Salı, Haziran 06, 2017

Senin Hayat, Benim Hayat Sızlanmaları

Mantar

Farkındalık

        -Buna da hayat mı denir? Ne kadarı senin bu hayatın?
            Ne var hayatımda ya? Yaşayıp gidiyorum işte kafama göre. Ne zaman ne istesem yaptım, kime yardım etmek istediysem de yaptım. Hem kime ne bundan, hayat benim değil mi; ne istersem onu yaparım ve de nasıl istersem öyle harcarım kime ne?

                Bir sinirle kalktı yerinden ihtiyar ve elinin tersiyle bir şey iter gibi yaparak adımlarını hızlandırarak yürümeye başladı. Tam da onu seyretmek için kafamızı çevirdiğimiz anda bir başka yaşlı adam yakaladı onu kolundan ve olduğu noktada çevirdi birden. Biz de şaşırdık o çevikliğine.
                Siz bu adama yaşlı mı diyorsunuz yani! Diyerek yanımıza oturttu tekrar adamı ve kendisi de hiçbir şey sormadan oturdu yanına, bizleri tek tek süzmeye başladı. Süzmesinden rahatsızlık yaşamaya başlamıştık ki:
                -Söyle azizim, ne zamandan beri görüşemiyoruz biz?..
                -Dur duuuur, başlamadan şu kahveleri söyle bakalım da ödeşelim seninle; bu gençler de içerler herhalde öyle değil mi gençler?
                Kahveleri söyleyen ihtiyar, yanındaki ihtiyara bakarak gülmeye başladı ve gençleri göstererek alaycı bir gülümseme fırlattı:

                -Azizim bu delikanlılar benim hayatımı demode bulmuşlar, sen ne dersin peki? Dedi onun dizine bir şaplak yapıştırarak.
                -Azizim, ben senin hayatına bir şey diyemem ama kendi hayatım için bir şeyler söyleyebilirim.  Sen onların kusuruna bakma bence çünkü onlar daha neyin ne olduğunun bile farkında değiller.  Yaşadıkları ölü zamanlarına hayat diyorlar henüz.
                Hayat dediğin bilinçli ve istekli seçimlerden ibarettir. Kararlar alırsın ve hatalar yaparsın sonuçta da faturalar ödersin. İşte o faturaların en altındaki çizginin altındakiler yaşam demektir. Ha haa hah! Anlatabildim mi bilmem?

                Arada bir gençlere göz atarak konuşmalarına devam ettiler bir taraftan da kahvelerini höpürdetip kahkaha atmaya başladılar ve biz ne olduğunu anlayamamıştık.  Alınmadık da değil hani!

                -Biz neden farkında değilmişiz yaşamımızın? Diye çıkıştım birden asık suratla ve hiddetle!
                -Sizin önünüzde şimdilik çizilmiş bir yolunuz var ve siz bu yolda yürümeye devam edeceksiniz bir süre. Herkes de aynısını yapar. Biz de aynısını yaptık çünkü. Okuyacağız dedik okula gittik, şu ihtiyacımız var dedik karşıladı ailemiz ve okul bitti.  Askerlik yaptık ve de artık bir iş yapmamız gerekti işe girdik. Buraya kadar tamam mı?
                Buraya kadar her şey fena gitmedi. Sonrasında evlendik, çocuk sahibi olduk, kariyer yaptık, fedakarlıklarda bulunduk. Fedakarlıklarda bulunduk, bulunduk da bulunduk anlayacağınız. Buradan sonrası kendi yaşamımdan bahsedersem eğer; bulunmaz olsaydım.
                -Anladım ki yıllar, yıllar sonra: Yaşadığım hayat benim hayatım değilmiş, başkaları adına yaşamışım ve başkaları benim hayatımı benden kiralamışlar ve istedikleri gibi tepe tepe kullanmışlar posası kalınca da bana geri teslim etmişler ve ben bunun farkına yeni vardım iyi mi! Hayatım mantarmış anlayacağın. Başka şişelerin ağzını kapatmaya yaramışım.

                -Azizim neler söylüyorsun sen bu gençlerin önünde böyle.

                -Azizim sen kafana takma, anlamamışlardır zaten ne dediğimi. Onların anlayacağı zaman da gelecek mutlaka. Bizim zamanında fedakârlık dediğimiz kavramlar biraz fazla abartılı kaçmış. Belki de şartlar öyle gerekiyordu. Bazen soruyorum kendime de gene aynı cevapları veriyorum; anlayacağın aynı şeyleri aynı şartlarda aynı şekilde yaparım.  Arada bazı şeyleri değiştiririm tabii ki. Örneğin sevdiğim şeyleri yapmak için kendime zaman ayırırım. Bir kızla el ele dolaşmak mesela, onunla dondurma yemek. Hani şu ince söz yüzükleri var ya! İşte ondan takıp bir süre el ele dolaştıktan sonra karşısına geçip yüzüne sırıtarak “Evlen benimle” demek isterdim…
                -Anladım azizim anladım! Desene biz harada gürede koşturmaca geçtik yollardan ve toz duman içinde arkamızı da önümüzü de görememişiz…

                -Azizim? Bu akşam halaya ne dersin?..
                -Canıma minnet derim azizim ne diyeceğim.
                Masanın hesabını masanın üzerine fırlatıp ayağa kalktılar ve kol kola girerek halay çeker gibi devam ettiler yollarına hiç arkaya bakmadan.
                                                                                              06-06-2017-1720
                                                                                                                                              Halil GÖNÜL
Görsel:Pixabay.com

2 yorum:

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.