Perşembe, Temmuz 06, 2017

Çiçeği burnunda Mühendislik anılarım-Adab-ı Muaşerete Aykırı Davranışımız

"Kaptajların Tarihçesi"
Ne Zamanlardan Geçtik

        Günlerin nasıl geçtiğini pek anlayamıyor durumdaydım, Gündüz dairede dosyalar içinde dolaşıyor-sanki heyecanlı film izliyormuşçasına- mesaiden sonra İngilizce kursu derken yatma vakti geliveriyordu.
        Bugün öğleyin yemekten erken çıktım ve kütüphaneye gittim. Aslına bakarsanız ne aradığımı da bilmeden öylesine uğramak istedim ne var ne yok diye; belki de mesleki olarak önemli kaynaklar bulabileceğimi düşündüm bilinç altımda, ayaklarım çekti işte.
                Kütüphanede kimse yok, koskoca oda ıssızdı, en küçük hareketim yankılanarak büyük bir gürültü olarak kulağıma dönüyordu. Kapıdan içeriye girerken ileride duvar dibinde büyük bir masa gördüm ve o yöne doğru ilerledim.

           Masanın yanına vardığımda üzerinde dergiler vardı düzensiz olarak serpiştirilmişlerdi. Birini çevirip sayfalarını açtım, İngilizce bir dergiydi ve yabancı basımdı. Merakım arttı iyice ve on kadar dergi vardı masada. Dikkatli bir inceleme yapmaya kalksam saatler alacak aceleyle sayfaları çevirip içlerinde ne tür bilgiler olduğunu anlamaya çalışıyordum.

                Birkaç tane karıştırdıktan sonra son bir dergi daha önüme çektim ve sayfalarını çevirmeye başladım. Dergiler İçme suyu Daire Başkanı adına geliyordu, üstündeki adresten anlaşıldığına göre. “Kaptajların Tarihçesi” başlıklı bir sayfa gördüm ve daha dikkatli incelemeye başladım.

             Çok basit ve yalın cümlelerle anlatılmış kısa özetler halindeydi. Resimlerle de desteklenmiş bir anlatımdı. Çok şaşırmıştım konu bittiğinde. Suyun kaynak kısmına müdahale edilemeyecek durumda -suyun kaybolma riski olan yerlerde- çimento torbaları üst üste şaşırtmalı dizilerek duvar halinde yükseltiliyor. Su yükseldikçe çimento torbalarının suyla temasında geçirimsizlik oluşuyor ve alın size kaptaj, suyun kontrolü; istediğin şekilde al götür istediğin yere.

                Bir anda kafamda şimşekler çakmaya başladı. Öğle arası da bitmek üzereydi zaten aceleyle çıktım kütüphaneden ve odaya gittim. Arkadaşlar takılmaya başladılar: “Rüya mı görüyorsun!” diye. İlk anda ben de anlamadım demek istediklerini. “Ne rüyası?” dedim. “Yüzün gülüyor da! Çok sevinmiş gibi bir halin var.” Deyince bir arkadaş: “Evet, çok sevinçliyim.” Dedim ve anlattım dergiyi ve öğrendiğim şeyi.
                Benim için çok önemli bir bilgiydi ve Hakkari'nin Beytüşşebap ilçesinde kaynak etüdü yapmıştım ve kaynakta büyük bir sorun vardı. Taşların -kaya parçaları- arasından çıkan su en küçük titreşimde kaybolacak gibi görünüyordu ve kaynak çevresinde, yakınında kazma bile vurmak tehlikeli olabilirdi.
                İşte okuduğum dergideki bilgi bu sorunu çözmeye yaramıştı. Sevincimin kaynağı buydu.

       
Bu akşam kurs yoktu, öğretmenimiz rahatsızlanmış, bilgi verdiler akşamüzeri. Akşam yemeğinden sonra misafirhanedeki arkadaşlarla sinemaya gitmeye karar verdik. Kızlı erkekli 10 kişiydik. Yayan yürüyerek Ulus’tan Kızılay'a doğru çıkıyorduk, Kızılay köprüsünün yakınlarında iki polis memuru durdurdu bizim bir kısmımızı ve arama yaptı önce, nedenini sorduğumuzda şaşırtıcı bir neden duyduk ve çok şaşırmıştık. “Adabı muaşerete aykırı davranış” göstermişiz kol kola, bir de üstüne üstelik erkek erkeğeymişiz. Biz gay - ib.. homo- miş miyiz? Karakola gidip ifademiz alınacakmış.

                Yeni çıkmış fırından bu yasa mı, yönetmelik mi her neyse ve biz erkek erkeğe kol kola yürümekle toplumun terbiyesini bozuyormuşuz, kötü örnekmişiz falan bir sürü saydı döktü. Jeton yeni düştü bizlere ve durumumuzu nerede çalıştığımızı falan söyleyince biraz da ayak diretince medeni insanlar olduğumuza karar vererek tembihleyerek bıraktılar bizi. Şartları bir metreden fazla birbirimize -aynı cinsler- yaklaşmadan yürüyecekmişiz. Gülmemek için zor tutuyordu bazı arkadaşlar kendilerini ve biraz uzaklaştıktan sonra bir zapırtı çöktü koşturmaya başladık, bir taraftan da şamataya vurdurup gülüşüyorduk. Nefes nefese sinemaya vardık. Başlamak üzereydi film, girdik hemen içeriye. Bakmadan girmiştik filmin ne olduğuna. “Şanslı 13” filmiymiş!..

 Şimdilik hoşça ve mutluca kalın. Gelecek yazılarda görüşmek üzere.
                                                                                                              06-07-2017-0807

                                                                                                                                       Halil GÖNÜL

Görsel:Pixabay.com

4 yorum:

  1. :) komik ülkeyiz di mi. içmesuyu daire başkanlığı. heey çevre bakanlığı değil mi buuu. arada çevirilerini yapıyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aziz Nesin'in gidişi erken oldu; çok komik hikayeler yazardı. :)
      O zamanlar Bayındırlık Bakanlığına bağlı KİT -Kamu İktisadi Teşekkülü- idi İller Bankası. Yakın geçmişte Çevre Bakanlığına bağlandı ve statü değişikliği yapılarak Müşavirlik ağırlıklı bir yapıya dönüştürüldü, kapatmaya güçleri yetmedi. :)

      Sil
  2. kaptaj kelimesini ilk defa sizden duydum.."dağınık su kaynaklarının bir araya toplanması ve mevcut suların sağlıklı ve teknik bir şekilde isale hattına verilmesi için yapılan tesis" anlamına geliyormuş..:) çok ilginç bilgilerle karşılaşıyoruz..

    bu arada yabancı kaynaktan edindiğiniz o faydalı bilgiyi,Hakkari'nin Beytüşşebap ilçesinde kaynak etüdü yaptığınız kaynakta olan o büyük sorunda kullandınız mı? İşe yaradı mı acaba,merak ettim.. :)) Elinize,kaleminize sağlık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merakınızı gidermek için daha erkene alacağım yazımı. :)

      Sil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.