Salı, Ekim 17, 2017

Pazar Gözlemim-26-Sıkı Para Politikası

               
sac-pidesi
İkindi vakti Pazar pazarında dolaşıyorum fiyatlar hakkında bilgi edinmek için. Fiyatlar genellikle akşam vaktine doğru düşmeye başlar hızlı biçimde. Almak istediğim çok fazla bir ihtiyacım yok ama yine de dolaşmak hoşuma gider pazarları. Bir canlılık vardır Pazar yerlerinde, hayatın akışını hissederim oralarda.
                İnsanların yaşam kavgaları yansır Pazar yerlerine ve yaşamın ta kendisidir Pazar yerleri benim açımdan. Acizlikler, çaresizlikler, sevinçler, üzüntüler kısaca insana ait ne kadar çeşitlilikte hal ve hareket varsa yansımalarını görebilmek mümkün olur her zaman.
                İşleri iyi gidenler mallarını satanlar daima sevinçli ve kendinden emindir her zaman ve adımlarını kendinden emin bir şekilde atarlar, mallarının çoğunu satamayanların suratlarından düşen bin parçadır, hayal kırıklığı vardır gözlerinde ve kafalarındaki hesapları karışmıştır bir kez daha.
                Yalnızca pazarcılar mı? Pazar’a gelenlerde de vardır benzer bir durum. Bir önceki Pazar fiyatlarına göre bütçe ayarlarını yapıp pazara çıkarlar. Bu tarz pazara çıkan insanlar genellikle ikindi vaktinden sonra çıkar ve dolaşarak altını üstüne getirirler Pazar yerinin. En ucuz fiyatı bulmaya çalışırlar bütçelerinin dengesini bozmamak için.
                Pazar fiyatları beklentilerinden yüksekse bir kat daha turlarlar pazarı, kim bilir belki de benim gibi seviyorlardır Pazar dolaşmasını.
                Epeyce dolaştıktan sonra yorgunluk hissetmeye başladım ve bir an önce ihtiyaçlarımı alıp gidip bir açık hava kahvesi içmek geçti aklımdan.  “Hiçbir şey kalmamış gördün mü?” dedi bir kadın sesi arkamda. “İşte her şey var ya ne alacaksın sen? Alacağın patates, soğan. Aha hepsi de var. Biz başka ne alırız ki bunlardan başka…”  Diyordu kocası, bilgiç bir tavır ve kendinden emin emrivaki ses tonuyla. Bir daha sesini duymadım arkamda kadının. Adamın da sesi çıkmadı.
                Merak ederek yandaki tezgahlara bakma bahanesiyle dönüp baktım, orta yaşlarda sayılabilecek karı kocaydılar. Koca hesabını iyi biliyor demek ki, bütçeyi daima kontrol altında tutuyor ve sıkı bir para politikası izliyor anlaşılan.
                Yarım kilo civarında bir tereyağı gördüm kendi ürünleri olduğu belliydi, aldım, yarım kilo çiğ yer fıstığı ve taze inek sütünden yapılmış peynir aldım, yürüdüm otlu pideciye doğru.
                Şanslıydım bu sefer bekleyenler yoktu sırada. Fiyatına hala zam yapmamış 1,50 TL. Dört adet otlu sipariş ederek beklemeye başladım. Daha önce sipariş vermiş olan bir kadın geldi almak için. Poşet içinde beyaz kağıtlara ikişerli sarılmış halde uzattı kadına. Kadın 5,00 TL uzattı.  “Afiyetle, helal hoş olsun” dedi pideci kadın. Bir an durakladı baktı 70 yaşlarındaki kadın poşetini elinde tutarak.
                “Kaç tane?”  “Ben dört anlamışım herhalde, helal hoş olsun” diyerek kalan bir lirasının önemli olmadığını belirtse de yaşlı kadın “olmaz, kabul edemem, buyurun buradan alın” diyerek 100 lira uzattı, başka parası da yokmuş. “O kadar parayı bozamam canım ablacığım, sonra verirsin o zaman” diyerek gülümsedi. “Olmaz olmaz ben başka yere gideceğim, oğlan söylemem lazım o zaman” derken cüzdan ve çantasını köşe bucak karıştırdı, bulabildiği 75 kuruşu uzatarak “al o zaman bunu da helalleşelim, olur mu?” diyen yaşlı kadına “önemli değildi, helal etmiştim zaten ama senin gönlün rahat olsun, tamam tamam, helal hoş olsun, afiyetle yiyin” diyerek gülümsedi.                                                                                                                                                                                                                                                              15-10-2017

                                                                                            Halil Gönül


1/2

Görsel: Google Görseller


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.