Cumartesi, Ekim 14, 2017

Yusuf Hastaneye Nasıl Girdi?

“İki kaşığı yan yana olmayacak kocanın, iki kaşığından birini mutlaka kıracaksın!”

"Hüsnü Beye Çiçek"
BÖLÜM-25

YUSUF’UN GELİŞİ

KAŞIK

                Yusuf çıkageldi elinde yiyecek, içecek ve çiçekle. Heyecanlı görünüyordu, biraz da terli. Epeyce uğraşmışa benziyordu. Koridora çıktığında Veysel’in odasını sordu görevliye.              İşaret ederek gösterdi odanın yerini. Konuşmasının bitmesini beklemeden koşturarak ilerledi odanın kapısına doğru.
                Odanın kapısından “vay benim kardeşiiim, gelmiş geçmiş olsun” diyerek ilerledi yanına doğru. Bir anda elindekileri ne yapacağını şaşırarak ellerindekilere bakıp sonra koydu sehpanın üzerine. “Yiyecekler sizin, çiçek Hüsnü Amcaya” dedi ve Veysel’e sarıldı hasretle. “Özlemişim yahu, özletme bu kadar kendini bir daha” diyerek güldü.
                “Sen nasılsın Sultan anacığım, iyi misin?” dedi ve dönüp elini aldı ellerine öpüp alnına koydu şefkat ve saygıyla. “Sağ ol yavrum, iyiyim. Allah bu günlerden kötü etmesin çocuğum, Allah bağışlasın sizleri bizlere” diyerek yüzünü okşadı Yusuf’un.
                “Sahi, nasıl girdin sen bu saatte buraya?” diye sordu merakla. “O da söz mü anacığım, benim kardeşim burda olur da ben girmez miyim, kapıdan kovsalar bacadan gene girerim.  Tanıdık varmış aşağıda. Hiç zorlanmadan girdim. Anlattım durumu, hayır demedi. Bizim iş yerindeki bir arkadaşın tanıdığıymış. Arkadaşa telefon edince o söyledi ve ona da telefon ediverdi.” Dedi Yusuf, gülümsedi Sultan’ın gözlerine bakarak. Annem ve babamların da selamları var geçmiş olsun dileklerini iletmemi söylediler. Onlarda hanımla birlikte yarın gelecekler. Bir ihtiyaç olursa söylemeye çekinmeyin.” Dedi ve Veysel’e döndü tekrar.
                “Çocuklar siz sohbet ededurun ben bir daha bakıp geleyim Hüsnü Bey’e” diyerek ayrıldı Sultan odadan. Çocuğum sen de kendin ver istersen çiçekleri, olmaz mı? Sevinir garip.” Dedi kapıdan çıkarken.
"Veysel'e Yaprak Sarması"
                Nasıl oldu, neden oldu? sordu Yusuf Veysel’e. Anlattı dili döndüğünce ama asıl meseleyi, kafasına takılan durumu söylemedi tabii ki Yusuf’a.  Yusuf da inanmış görünerek daha fazla varmak istemedi üstüne.
            “Bir dahaki seferde daha dikkatli ol olur mu? Yüreğimiz ağzımıza geldi zaten. Bütün arkadaşlarında selamı var tekrar geçmiş olsun dileklerini iletmemi istediler akşam iş çıkışında. “Getirip götüren sağ olsun, herkese de teşekkür ederim, sağ olsunlar eksik olmasınlar, sen de selamlarımı söylersin yarın.” Dedi Veysel Yusuf’un eline dokunarak.
                “Ben iki dakika da Hüsnü Amca’ya uğrayayım, hemen gelirim geriye tamam mı?” diyerek ayrılmak istedi Veysel’in yanından. “Tamam” dedi Veysel buruk bir şekilde.  Yusuf bilmiyordur belki de kimsesinin gelmediğini diye düşünerek bir şey söylemek istemedi nasılsa öğrenecek veya anlayacaktı durumundan.
                Çiçeği eline alan Yusuf Veysel’e baktı “neden bana çiçek getirmedin de yiyecek getirdin Yusuf” dedi gülümseyerek Veysel. “Oğlum senin çenen çalışıyordur diye düşündüm yiyebilirsin bunları, o adam yiyemez her halde daha, en iyisi çiçek olur diye geldi aklıma” dedi şaka yaparak. “İyi düşünmüşsün” dedi Veysel. Gülerek çıktı odadan Yusuf.
                Beş on dakika kadar oturdu yanında Hüsnü’nün, sohbet ettiler, mahalleden işten konuştular. Veysel’i sordu Yusuf’a. Adamın buruk ve üzgün olduğu halinden ve ses tonundan belli oluyordu her ne kadar saklamaya çalışsa da. Ağlayacak ama ağlamayı kendine yediremiyordu ele güne karşı. “Uzun zamandır böyle güzel çiçekleri bir arada görmemiştim, ne de iyi etmişsin. İçim açıldı görünce. Baharın ilk günlerini hissettim yüreğimde, gönlümde. Sağ ol çocuğum. Allah ne muradın varsa verir inşallah” diyerek Yusuf’un yüzünü okşamak için kolunu kaldırmaya çalıştı ama kaldıramadı. Durumunu anlayan Yusuf, eğildi yakınına doğru yüzü yanağına değecek şekilde sarıldı. Adamın gözleri dolu dolu oldular birden. Bir süre kaldılar öyle. Nefes alışları ve göğüs kafesinin inip kalkması hızlanmıştı biraz. Başını çekti geriye Yusuf.
                “Hüsnü amca var mı istediğin bir şey benden, varsa çekinme lütfen” dedi şefkat dolu sesiyle gülümsedi gözlerinin içine bakarak. Anlamıştı Yusuf durumunu. Kimsenin gelmediği belli oluyordu durumundan ama laf edemiyordu adam. Gururuna yediremiyordu olanlardan bahsetmeyi. “Sağ ol evladım sağ ol, şimdilik yok bir ihtiyacım. Sultan dünürüm de yeterince yardımcı oldu zaten sağ olsun.” Dedi Yanlarında sessizce kendilerine bakan Sultan’a bakarak gülümsedi gözlerini hafif yumup açarak.
                “Ben izin isteyeyim o zaman da biraz da Veysel’le hasret gidereyim Hüsnü Amca, çabuk iyileş olur mu? Bizi merakta bırakma. Tekrar gelmiş geçmiş olsun inşallah” diyerek kaldıramadığı elini tutarak öptü.” Odadan çıkarken tekrar dönüp baktı geriye ve hızlıca çıktı kapıdan sinirleri tepesinde.

                                                                                                                                                         Halil GÖNÜL

Görsel: Google Görseller



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.