Perşembe, Kasım 02, 2017

Bir Test Çözdüm, Hayatım Değişti

           
"Kahvaltı"
              Her şeye balıklama neden dalıyorum ki ben ya? Hadi bir, iki, üç hayat boyu balıklama daldım her şeye; ne işe yaradı, var mı yaradığı bir iş? Say say bitmez, hala da dalmaya devam, akıllanmadım gitti vesselam, bundan sonra da bir şey beklenmez benden; can çıkmayınca huy çıkmaz öyle derler değil mi?
            Çay demlendi, ben demlendim oturduğum yerde çayın demlenmesini beklerken çaydanlıkta. Nereden aklıma geldiyse geldi dikildi başıma Azrail gibi, balıklama dalışlarım. Ha! Bir zamanlar bir test çözmüştüm yıllar öncesinde, gazetenin birinde; “duygu testi” miydi neydi? Tam hatırlayamıyorum ama sonuç aklımda hala, takılıp kaldı aklımın bir köşesine. Testin sonucunu mu merak ediyorsunuz, haklısınız elbette çünkü ben de testi çözerken çok merak etmiştim, iple çekmiştim testin bitişini.
            Bu testin sonucu yaptıklarımı değil de neden ve nasıl yaptığım konusunda oldukça düşündürdü, haklıydı testin sonucu yani ben de hak vermiştim ters olmasına rağmen, hele ki duyan gören olmadı da bu günlere kadar dillere düşmedim, lakabım da olmadı.
            Anam babam işten fırsat bulamıyorlardı ben çocukken, kendime kendim bakıyordum ne ağlamak kar sağlıyordu ne de bağırıp çığırmak, kısacası kendimin bakıcısı olmak zorundaydım ve baktım. Kendi ihtiyaçlarımı kendim gördüm.
            Biraz büyüdüm, çok istiyordum büyümeyi, onda da halt etmişim, büyümez olsaydım, bilemedim. Kardeşine bakacaksın dediler; sardılar sırtıma sıcak yaz günlerinde ekin tarlalarında. Yazın kavuran sıcaklığı yetmezmiş gibi bir de kardeşimin işemesi ilave oldu terime. Hiç umursamazdım, sırtımda gezdirirdim biricik kardeşimi akşama kadar.
            Durun durun: inek, buzağı, keçiler de var bu arada, tam teçhizatlı yürüyüş benimkisi, askerlik kaç yazarmış yanında. Askerlikte faydasını çok gördüm.
            Ana baba derdi de benimdi, sahiplenirdim onlara çaktırmadan, çok ağır bir yük gelirdi ama ne yaparsın ailem sonuçta. Onların derdi benim de derdim, benim derdim de benim derdim; başka dert çeken mi var sanki.
            Uzatmayayım, bütün dünyanın dertlerini dertlenip yüklenmeye çalışmaktan gına geliyordu ama şikâyet edeceğim kimse bulamayınca sesimi de çıkarmadan ıkına sıkına kalkıyordum ayağa ve başlıyordum yürümeye, yollar yürümekle aşınmıyordu zaten. Akılsız köpeği de yol kocatmıyordu, ha babam, de babam devam yolları tepmeye.
            İşte böyle devam ederken hasbel kader, malum test geçti elime ve çözmeye başladım meraklar içinde. Kendimden şüphem vardı galiba, içime bir kurt düşmüştü testi çözerken ama bir anlam veremiyordum duygularıma. Sonuçta tescilli erkektim hem de sapına kadar; dünya âlem şahitti.
            Alın size testin sonucu: ne çıktı dersiniz hadi bir tahmin edin, edemezsiniz ya! Ben söyleyeyim o zaman; aramızda sır kalacak, aa, rezil rüsva etmeyin beni ele güne; dost var düşman var öyle değil mi?
            “Anaçlık duygusu hakimmiş bende, kadınsı duygularmış.” Eee olacağı bu! Başka ne beklenirdi ki bu kadar anacılık, babacılık oynadıktan sonra hem kendimi hem de kardeşimi büyüttükten sonra normal sayılır değil mi? Dünyayı da kucaklamaya uğraşıyorum ilave olarak.
            Baktım test kötü şeyleri işaret ediyor, dünyayı kucaklamayı bıraktım ben de fazla beklemedim hemen evlendim, olmuşken tam olsun bir eksiğim kalmasın diye.
            Hanım cingöz mü cingöz çıktı, çaktı sanırım manzarayı “Kocacığım bana kahvaltı hazırlamıyorsun, yoksa beni sevmiyor musun?” demeye başladı. Bak bak sen çaktırmadan anaçlık duygularımı coşturmaya çalışıyor, yutar mıyım hiç; duymazlıktan geldim her seferinde.
            Erkeklikten taviz yoktu artık, yoktu ama ses de kısıldı tabii yapmayınca dediğini; ne bulduysam razı oldum sofrada. Söylemesi ayıp olmasın hiç ütü yüzü görmedi benim kıyafetler. Onun da çaresini buldum, yıkandıktan sonra nemliyken seriyordum her şeyi, sarkıtarak. Nemli olup da sarkıtarak astığım zaman ütü yemiş gibi düzgün çıkıyordu kuruduğunda benim kıyafetler; alışmışlardı da bana hiç zorluk çıkarmadılar.
            Ee ne yapalım, idare dünyası bu dünya, idare edip gittik işte biz de. Her zorluğa, her soruna çare buluyordum kendimce, bütün yükleri omuzlasam da gıkım çıkmazdı zaten ama açık vermiyordum yine de kimseye, karıma bile.
O testi çözmeseydim, denk gelmeseydi belki daha değişik olurdu yaşamım; gaza getirdi beni hain test. Belki de kahvaltı hazırlardım kim bilir, istemeden de yapabilirdim coşup da bazen. Ne çıkardı sanki birkaç sefer anayasayı delmekle; birkaç sefer delinmeyle delik deşik olacak hali yoktu ya erkeklik anayasasının. Kim bilecekti, sonuçta hanım ve ben biliyorduk kahvaltıyı benim hazırladığımı.

            Olur mu hiç, hanım bildikten sonra duymayan kalır mıydı acaba? Önce mahalle sonra şehir daha sonrasında da dünya öğrenirdi tabii ki; bundan doğal ne olabilirdi ki?

                                                                                               25-10-2017
                                                                                               Halil Gönül
Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.