Çarşamba, Aralık 06, 2017

Kaşık-30-Eve Geç Kalan Ana, Kızın Telaşı

“İki kaşığı yan yana olmayacak kocanın, iki kaşığından birini mutlaka kıracaksın!”
"Zaman oldukça geç olmuştu"
BÖLÜM-30

Hüsniye Hüsnü’ye Kızdı

KAŞIK

        Hüsniye ve Fatma birlikte yürürlerken etrafı da kolaçan ederek temkinli yürüyorlardı, bir gören olursa da bir bahane uyduracaklardı birlikte. “Yürü yürü, buralarda kimse olmaz bu saatte, biraz daha ileride daha dikkat ederiz” diyerek kolundan çekiştirdi Fatma’nın Hüsniye.
            Tam rampaya tırmandılar, kendi sokaklarına dönen dört yol ağzından hızla döndüler, sokaktaki hemen hemen tüm evlerde ışıklar yanıyordu sarı, beyaz, soluk renkleri vardı ışıkların. Zengin fakiri ayırmak kolay oluyordu.
        Zengin evlerinde ışıklar daha parlak ve canlı oluyordu, birkaç odada da aynı anda ışık açık oluyordu. Fakirlerdeyse tek bir ışık, o da soluk oluyordu her zaman. Fatma her zaman fark ederdi bu durumu gecelerde sokağa girdiği zamanlarda.
Evleri sokağın ortalarında olmasına rağmen onlarınki de fakirler sınıfında olurdu her zaman. Bir defasında büyük bir ampul getirmişti bakkaldan borç yazdırarak, anası takınca ortalık mahşer yerine dönmüştü. Garibim lambanın ömrü dakikalar bile sürmeden hemen çıkarıp eline tutuşturmuştu Anası: “git aldığın yere ver bunu, anam kızdı dersin, anladın mı, vermeden geleyim deme sakın!” demişti anası omuzunu çimdikleyip burarak. Canını çok yakmıştı o çimdik.
Fatma anılarından ayrılmada zorluk yaşayarak Hüsniye’yle ayırdılar yollarını “iyi akşamlar” diyerek.   Tam bu sırada Yusuf sokağın başında yeni dönmüştü, elektrik direğinin dibinde aydınlıkta fark etti Hüsniye ve Fatma’yı. Bağırmayı düşündü ama sonradan vaz geçti, iyi bir fikir olmadığına karar verdi gecenin bu vaktinde. Bağırmasını duyan komşulardan bazıları pencerelere çıkacaktı. Adımlarını hızlandırarak yürümeye başladı koştururcasına yetişmek için ama Hüsniye ve Fatma daha da hızlıydılar Yusuf’tan.  Yusuf fikir değiştirerek önce kendi evine uğramayı düşündü.
Evin kapısına anahtarını sokarken kimseye fark ettirmediğini düşünerek çevresindeki pencerelere göz attı Hüsniye, hiçbir pencerede insan görmeyince rahat bir nefes alıp girdi kapıdan içeriye rahatlamıştı yoldaki haline göre. Binaları üç katlıydı ama kendi binasındakiler de mutfaklarındaydı anlaşılan mutfak ışıkları yanıyordu sadece. Fazla gürültü çıkarmasını istemediği için ayak parmaklarının ucuna basarak hırsız gibi çıktı bir kat yukarıya. “Şükürler olsun kimseye görünmeden geldim evime” diye düşünerek yavaşça açtı daire kapısını ve yine yavaşça kapattı kapıyı.
Gelirken ışık göremeyince kendi evinde uyumuş olduğunu düşünmüştü hüsnünün. Bu saatte de uyunur muymuş? Diye aklından geçmişti ama olsun hasta adamın ne yapacağı mı belli olur diyerek avutmuştu o zaman.
            Yatak odasına gitti doğruca, hüsnü yoktu odasında, salona baktı orada da yoktu “Allah Allah, nerede bu adam bu saatte? Kahvede pinekliyordur her halde, buldu götteşlerini hasret gideriyorlardır ne olacak, karı evde mi, ölü mü sağ mı umurunda değil herifin” diyerek içlendi biraz. 
Yatak odasına dönüp üzerindeki kıyafetlerini değiştirdi aceleyle. Hüsnü gelmeden soyunup gecelik kıyafetlerini aceleyle giyindi ve salona geçip televizyonu açarak oturdu ışığı açmadan. Kafası hala Hüsnü de takılıydı, televizyonu görmüyordu.  
Neyse, biraz oturur öyle bakarım bi çaresine, dinlen biraz nefeslen, akşama kadar katır gibi tepindin durdun zaten, bir de Hüsnü’yü dertlenip durma gecenin ilk vakti daha. Adam arkadaşlarıyla sohbete dalmıştır işte, ayda yılda olur böyle, olmamış şey mi sanki gerzek Hüsniye diye kendi kendine kızdı, bir taraftan da kendini yatıştırmaya çalışarak oturmaya devam etti televizyon ışığında.
Alışkın değildi böyle akşamları hüsnü olmadan oturmaya, eksiklik hissediyordu evde. Ev bomboştu sanki, çıt çıkmıyordu. Demek ki Hüsnü gürültü yapıyormuş bu evde, olmaması halinde in cin top oynuyor baksana. Tavanın bütün köşelerine göz gezdirdi, duvarları gözden geçirdi teker teker.  Canı sıkılmaya başladı biraz da ürperti geldi üzerine korkuyla karışık.
Televizyon kumandası kavgası da yok, ooh canıma değsin, şöyle keyfimce bir dizi izleyeyim bari, diye aklından geçirip kanalları taramaya başladı. Bir türlü karar veremedi hangi diziyi seyredeceğine. Halbuki hüsnüyle çoğu zaman kavga bile yapmıştı bana bir dizi seyrettirmiyorsun diye.  Hep hüsnünün dediği olmuştu. Al sana istediğimi seyredeceğim kime ne? Duygularını bastırmak oldukça güç oluyordu Hüsniye için. Bir türlü Hüsnü’yü atamıyordu aklından. “Aklıma girmiş herif be, aklımı almadığı kalmış” diye fısıldayarak gülümsedi kendi kendine.
Gülümsediğini son anında farkına varınca da “ay aman ayol, geldiler mi yoksa bana, ne bu kendi kendime gülmeler, gülümsemeler falan., kendine gel Hüsniye Hanım kendine” diyerek çimdikledi bacağını.
Halil Gönül
Görsel: Google Görseller


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.