Perşembe, Aralık 14, 2017

Tek Gerçek, Yalan

           
"Leyla ve Mecnun"
Yalan, her şey yalan; anlatılan yaşanmışlıklar yalan, anlatılanlar yalan, tek gerçek var o da yaşanmışlık, yaşamak. 

              Doğru ne zaman anlatılabilir, anlatılmak istenirse elbette. Anlatmak istemek için de bir soran olması gerek, olması gerek; meraktan değil, isteyerek sorması gerek ne olup bittiğini anlamak için.
            Sormaya bile ihtiyaç kalmaz bazen, şöyle sımsıcak, tüm benliğiyle sarılması bile içten bir boşalmanın nedenidir çoğu zaman. Akmaya başlar başlar hava soğuktan sıcağa doğru. Nasıl olur hani, sıcak hava yükselir, soğuk hava aşağıda kalır yoğunluğundan dolayı ya, aynen öyle işte sıcak hava çözülmesine neden olur gönüldeki soğukluğa ve gönülden gönüle -sıcaktan soğuğa- akmaya başlar. Aktıkça soğuk hava yerini sıcak havaya bırakır.
            Konuşmak gevezeliktir bu hallerde, fayda yerine zarar verir, bazen havanın daha da soğumasına yol açar; bilir bilmez konuşulduğunda ters tepki oluşur gönül dağında. Dağların tepelerinde her zaman kar, buz olur daima.
            Bütün yazılan çizilenler yalanmış bugüne kadar, bugünden sonra da öyle devam edecek, beyinden beyine bağlantı kurulamadıktan sonra. Beyinler arası yolculukta geçerken zaman saçmalamalar ve gerçeklikler arasında kendimizi de bazen rüyalarda bazen de yaşanmışlıklarda görürüz.
            Yaşanmışlıklar acı ve tatlı olacaktır ama acılar daha fazla yer kaplayacaktır sinede. Anlatsa da sine, her şeyi anlatarak ortaya dökmeyecektir, kendine göre saklayacakları şeyler de olacaktır içlerinde yaşanmışlıkların.
            Anlatan anlatmak istediklerini kurgulayacaktır, birilerine benzesin diye, başka birileri de kendine benzetecek onları ve sahiplenecektir zamanla; hiç farkına varmadan başka bir yaşam hüküm sürmeye başlayacaktır gerçek yaşamında.
            İntiharlara yol açan bu farkındalıktır belki de; koskoca bir yaşamın kendine ait olmadığını anlamak ve daha fazla yüklenebilme gücünü kendinde bulamaması, etrafındakilerden de yüküne ortak bulamaması kendi istediğince.
            İşte, yolun sonu görünmeye başladı artık. Bu yolun devamı taşlı, topraklı, kara bulutlar sarmış her yanı, göz gözü görmeyen bir hava hâkim; kimsenin görülemediği, seçilemediği ancak seslerinin bazıları uğultu, bazıları fısıltı bazıları da bağırtı olarak duyulmaktadır.
            Görünürde ve algılananda yalnızca yolcunun kendisi vardır o kadar kalabalık yolcular arasında ne kendisi başkalarını ne de başkaları onu duyar ve hisseder; her varlık kendi başınadır yolun devamında.
            Tedaviye ihtiyaç hissetmez yürümeye çalıştığı yolda, tek hedefi vardır yolun bitmesi. Yolu bitirmek de kendine aittir. Peki ya birlikte yürüdükleri? Onlar kendi yollarını yürümekteler ve başka yolculardan da bi haberdirler, onların görünen yolları belki de aydınlıktır genellikle arada bir parçalı bulutlu olsa da hava.
            Yalan, yalan kendine ait olmayan her şey yalan; kendine aitmiş gibi devam ettiğin ve kendini kandırdığın yaşam yalan. Tek gerçek yaşanılan; yalandan anlattığın yaşanmışlığın yalan. Bir ihtimal dinleyen bulamadığında anlatmak istediklerin doğru olabilir; ne fayda yok ki dinleyecek kimse, tozu dumana katmışsın, silip süpürmüşsün yaşamı, her şeyi. Her şeyin seninle kaybolmuş koskoca yalan dünyada. Dünya da yalan işte böylece. Sıfıra sıfır elde var koskoca sıfır. Anlatacak bir şey kalmadı artık. Tek gerçek var o da yalan.
                                                                                                          14.12.2017
                                                                                                          Halil Gönül
Görsel: Google Görseller

2 yorum:

  1. yalan üzerine kurulan hayatların,ilerde çok acı sonuçları olabiliyor..o açıdan "yalan" üzerine yazılmış ve önemli tespitleri olan önemli bir yazı olmuş..elinize sağlık..

    YanıtlaSil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.